Sunday, June 15, 2008

Arsy Mercy

biraz geçmişe gidelim, senelerden 2007 aylardan ağustos. ben yaz okulundan dönmüşüm, memlekette yüncü dükkanı açan arsever ağabeyimle dükkanında laptopun arkadasında vakit geçiriyoruz. kah yan komşusu berber doğan geliyor, "lan cıbıl şeyler açın bilgisayardan" diyerek güzelim ortamı bozuyor, kah müşteriler ki yüncü olması dolayısıyla %90 ı kadın, laptopun arkasında 3 erkek görünce kıllanıp, dükkanın kapısından dönüyorlar.
dükkan zaman zaman öyle bir hal alıyor ki arsi, ben, arsinin kuzeni, arsinin kardeşi, berber doğan, ayakkabıcı necati, deterjancı mehmet ali derken içerideki maskulen hava, testesteron ve havalandırmanın azizliği dolayısıyla ter kokusu, hepsi birbirine karışıp iğrenç tanımın az kalacağı berbat bir bileşim oluşturuyor. böyle bir ortamda yün, t-şört, badi vs. gibi kadın tüketiciye yönelik ürünler satılmaya çalışılınıyor.
bu ahval ve şerait içerisinde 6 yaşında çocuk felci geçirmesi dolayısıyla belden aşağısı ve sağ kolu felçli olan, tekerlekli sandalyedeki arsever ağabeyim (arsi) ile ben kimi şakalarla ortamı hareketlendiriyoruz. zaten müşteri az, bir de yukarıda detaylıca işlediğim nedenler dolayısıyla hiç gelmiyorlar. yani kısaca zemin ve atmosfer kudurmak için müsait. bu arada arsever abim 40 yaşında. bunu da belirtmekte fayda var.
şimdi ben arsinin memesini sıkıyorum o benimkini sıkıyor, ben onu itiyorum, o beni kakıyor, ben bir elliyorum o 2 elliyor falan derken bir adam gibi beni internette gezdirtmiyor. bende bunu dükkanın diğer ucuna koyuyorum, sandalyesinden iterek. o da tek eliyle 15dk da geliyor, bende o vakte kadar kah youtube dur, kah sözlüktür, kah popomundodur, sürtüyorum, bir daha geliyor, biraz daha itişip kakışma, sonra bir daha koyuyorum dükkanın ucuna bir daha geliyor bu sefer daha hızlı 10dk da falan geliyor. köşeleri nasıl daha kolay atlatacağını çözmüş.
sonra ketıla su koyuyorum, bimden alınmış ucuz neskafelerden içiyoruz. güzel, eski zamanlardan klipler izliyoruz misal pet shop boys dan domino dancing gibi, sonra onun geyiği çeviriyoruz. böyle böyle dükkandaki mesaimizi arsinin annesine yahut babasına bırakıyoruz ve arsilerin eve gidiyoruz, orda da büyük ihtimal bir komedi filmiyle günü noktalıyoruz, akşam yemeği vakti ben eve gidiyorum.
şimdi bu arsever abimde koah adı verilen tam adı kronik obsturiktif akciger hastalğı olan solunum yetmezliği hastalığı peydah oldu. ki bu hastalık daha evvel benden büyük babamı almıştı. bir kere girdimi vucüda bir daha çıkmayan bir hastalık. tedavisi yok sadece geçiştirme yöntemleri mevcut. işte arsi yaklaşık 20 gündür bu hastalıkla boğuşuyor hastanede, 1 hafta evveline kadar durumu ciddiyetini koruyordu, lakin şu an gayet iyiymiş durumu. hatta yoğun bakımdaki hemşirelerle muhabbeti kurmuşda, geyiğin dibine vuruyormuş ve çıkası yokmuş yoğun bakımdan hemşireleri güzel diye.
bakalım bugün yarın bir gideceğim yanına hakkaten dedikleri kadar güzelmiymiş hemşireler diye arada belki arsiye de bakarım :)