Thursday, March 16, 2006

Rothschild

George soros'un Quantum Fonu'nun olağanüstü performansını yal­nızca spekülasyon oyunlarıyla açıklamak zor. Bu ünlü para sihirbazı­nın gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere çok üst düzeyde istihbaratlar aldığını, kamuoyuna yansıyan operasyonları gösteriyor. Örneğin; İngiliz sterlininin devalüe edileceğini önceden bilip po­zisyon değiştirmesi, Rusya'ya yaptığı devalüasyon çağrısının hemen ardın­dan hükümetin aksi yöndeki açıkla­malarına rağmen rublenin değer kay­betmesi gibi... Bu noktada Soros'un Rothschild bağlantısına bakmakta ya­rar var. Soros'a ait Quantum Fo­nu'nun bazı yöneticileri Rothschild şir­ketlerinde çalışıyor. Soros'un altın spe­külasyonlarını da bu aile ile birlikte yaptığı ileri sürülüyor. Rothschildler bu ilişkinin karşılığını istihbaratlarını Soros'la paylaşarak ödüyor. Sırlarla dolu bu ailenin İngiliz ve Amerikan gizli servislerine maddi destek sağladı­ğı, operasyonlarına yardımcı olduğu dış basında gündeme gelmişti.
Quantum nasıl doğdu?
Resmi hikayeye göre; 1930 yılında Macaristan'da Musevi bir ailenin ço­cuğu olarak dünyaya gelen George Soros, 2. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanya'sının Yahudilere karşı başlattığı zulümden kaçar. Önce Londra ekonomi eğitimi alır, 50'li yıllard amerika'ya yerleşir. Amerikan Finans merkezi Wall Street'te 20 yıllık kariyeri sönük geçer. Daha sonra vadeli işlemler piyasasında spekülatif hareketlerden para kazanmayı öğrenir. Bir süre sonra, Hollanda Batı Hint Adaları’ndan (Dutch West Indies) yönetilen ve bir grup yatırım fonundan oluşan quantum Fonu nu kurar. Hollanda antilleri, tam bir vergi cennetidir. Fon kurulduğu 1969 yılından bu güne 2000 kat değer kazanarak inanılması güç bir başarı kazanır. Soros, Quantum yönetimine, Amerikan hükümetlerinin denetimi dışında kalmak için hiçbir Amerikalıyı getirmedi. Fon yöneticileri İsviçre ve İtalyan finansçıların garip bir karışımı.
Kim bu Rothschildler?
200 yıl önce 'ticarete' başlayan aileyi bazı tarihçiler 'Avrupa'nın dikatatörleri' diye tanımlıyor.
Alman asıllı Musevi bankerler ailesi... Servetleri (2000 başında) 3 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. 1800’lü yılların başında Almanya'nın ticari merkezlerinden Frankfurt’ta ticari hayatlarına başlayan Rothschildler saray eşrafına girerek kısa zamanda büyük paralar kazandılar.Fransız ordularından kaçan Alman prensinin hazinesini çok defalar Rothschildler’e emanet ettiği, ailenin bu fırsatı kullanarak servet edindiği iddialar arasında. Rothschildler o yıllarda yapılan savaşlarda, düşman tarafları destekleyerek savaşın ardından büyük rantlar elde ettiler. Savaş tazminatları Rothschildler'in bankaları üzerinden ödendi. Savaş sırasında borç verdikleri ülkelerin altyapı projelerinden de önemli paylar aldılar. Aile üyeleri çeşitli ülkelerin ticari merkezle dağıldı. Ancak bağlarını hiç koparmadılar.
Alman tarihçi Werner Sombart, 'Jews and Modern Kapitalizm' adlı kitabında "1820 sonrasın dönem Rothschildler’in çağı olarak bilinir" diyor. Sombart, yüzyılın ortasında Avrupa’da tek gücün Rothschildler olduğunun genel bir inanç haline geldiğini belirtiyor. Tarihçi - yazar John Reeves ise Rothschildler'i anlatan kitabında etkileri o kadar güçlüydü ki, hiçbir savaş Rothschildler'in yardımı olmadan gerçekleşemezdi. Politika ve ticaret dünyasında öyle güçlü bir pozisyona yükseldiler ki, bir anlamda Avrupanın diktatörleri oldular" diyor.
Her alanda tekel
Rothschildler Yahudi bankerler arasında hiyerarşinin en tepesinde görünüyorlar. Dünya bankacılık, maden, petrol ve telekom alanla­rında neredeyse tekel ko­numdalar. 1900'lü yıllar­da aile, Rusya petrolleri­nin önemli üreticisiydi.
Eti Holding Başmüfet­tişi Galip Türkmen'in yaptığı araştırma, Roths­childler'in telekom sektö­ründe dünya tekeli olduğunu ortaya koyuyor. Türkmen'in Denetim Dergisi'nde yayınlanan araştırmasın­da; telekomda özelleştirme rüzgarını Rothschildler ve çevresinde kurulu finans ağının gerçekleştirdiği, tüm dün­yada telekomların belli plan çerçeve­sinde birbirine entegre edildiği yer alı­yor. Rothschildler OECD, IMF gibi kuruluşlar aracılığıyla telekom özelleş­tirmesini empoze ediyor. Tek dünya devleti kurma hayalinde olanların, te­lekomünikasyon sistemine sahip olma­dan bunu başaramayacağını anlatan Türkmen, Rothschildler'in, ulusal tele­komünikasyon sistemlerini entegre edecekleri global bir yapı oluşturduklarını belirtiyor.İletişim, internet ağları, e-ticaret gibi vazgeçilmez hizmetleriyle telekomüni­kasyon sistemi, stratejik öneminin ya­nında, bankalara sürekli para akışı sağlaması açısından da çok değerli. (Soros, Türk Telekom'un özelleştiril­mesiyle ilgilendiğini açıklamıştı.)
Tuncay Mollaveisoğlu - 2004/10 nokta

Wednesday, March 15, 2006

Ruanda

“birleşmiş milletler barış gücü operasyonları sorumlusu olarak pasifliğim yüzünden pişmanım!" bm insan hakları komisyonu'nda geçen ay yaptığı konuşmada "suçunu" itiraf etti "afrikalı" kofi annan. çünkü o, ruanda katliamı kayıtlarında adı anılmayan baş kahramandı. bm'ye göre 800 bin, resmi kaynaklara göre bir milyon ölünün ardından annan'ın "üzüntüsü" 10 yıl sonra kelimelere böyle yansıyordu. bildik bir senaryo bir ülke düşünün; iki kabile, iki ayrı yönetim: ruanda, hutuların egemenliğinde. askeri darbeyle iktidara gelen habyarimana 32 yıldır ülkeyi yönetiyor. tutsiler ise 'burundi' denilen bölgede önce kendi krallıklarım ilan etmişler, ardından "cumhuriyet"i getirmişler. ilk genel seçimlerinde iktidarı hutu kabilesi'nden melchior ndadaye'ye kaptırmışlar. tarih kitapları kabilelerin kanlı savaşlarını anlatıyor asırlar boyunca. belçika ve almanya var arkalarında. biri tutsileri, biri hutuları destekliyor. nihayet bm harekete geçiyor: "sınırları çizilmiş bir ülke tek bir yönetim altında buluşmalı! barış gücü 'barış'ı sağlamalı!"bu çözüm, size de bir yerlerden tanıdık geldi mi? olaylar aynı, isimler farklı. bu günlerde "çözüm" bulunmaya çalışılan yer akdeniz'de... 1994'teki anda planı "nın ardından bm tarafından öylesine tutuldu ki senaryo, ikincisi için start verildi. üstelik ilkinde karakter oyuncusu olan kofi annan, bu filmde baş role terfi etti ve kıbrıs planını "bizzat" hazırladı. yeni film vizyona girmek üzereyken, ilkinin öyküsünü anlatmaya devanlim, ruanda'nın birleşmiş milletler fiyaskosu olarak da anılan hazin öykü. "ruanda planı" hükümetler barış yanlısı olsa da fanatiklerin çatışması engellenemiyordu. bm'nin baskılarıyla 1994 yılı sonuna kadar bir geçiş hükümeti kurulması ve serbest seçimlerin gerçekleştirilmesi kabul edildi. bm’nin "ruanda planı" yürürlüğe girene kadar da barış gücü askerleri ülkede kalacaktı...iki kesimin liderleri yine bm'nin "katkılarıyla" tanzanya'da bir zirveye katılmışlar, barışa giden yolu konuşmuşlardı. 6 nisan 1994'te, aynı uçakta bulunmalarının nedeni de buydu... ama ülkelerine zirvenin sonuçlarını açıklayacak fırsatları olmadı. uçak, iniş yapmak üzereyken, "bm tarafından silahsızlandırılmış" bölgeden iki füze ateşlendi, “meçhul" cinayet, kabileler arasındaki kini de tetikledi. bm'nin inanılmaz kararı ruanda'da "alarm" çaldığı bu dönemde, bm güvenlik konseyi kararını açıkladı; barış gücü'nün ülkedeki 2 bin 598 askerinin sayısı azalacaktı. operasyonlar sorumlusu annan'ın da imzasıyla 270 asker kaldı.yüz binler ölümü solurken, dünya medyası, küçük başlıklar dışında detaya bile girmiyordu. bir milyon insan, yüz günde kurşunun bittiği yerde sopalarla dövülerek, palalarla parçalanarak öldürüldü ruanda'da. kadınlara tecavüz edildi ve ölümleri ertelendi. çünkü hasta milisler, hepsine aids bulaştırmıştı. barış gücü operasyonları sorumlusu annan ise yaşanan vahşete adeta göz yummuştu. geç kalınmış pişmanlık10. yıldönümünde ruanda katliamı'mn kurbanları, başkent kigali'de anıldı. ne batılı ülkelerin, ne de bm'nin temsilcileri yoktu törenlerde. ancak, yoksul ülkeden yükselen isyanın sesi duyuldu. bm de kendi gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldı nihayet. o dönemde bm barış gücü komutanı olan kanadalı tuğgeneral romeo dallaire, insanın kanını donduran itirafı yaptı: "ruandalılarm hiçbir önemi yoktu."financial times, ruanda'da yaşananları "siyasi iflas" olarak değerlendirdi sayfalarında; hiçbir stratejik önemi olmayan bu ülke, batılı hükümetlerce askerlerinin yaşamlarını tehlikeye atmaya değmezdi."afrikalı" kofi annan, bm insan hakları komisyonu'nda pişmanlığını dile getirdiği konuşmasına, "10 yıl önce yaşananlar utanç vericidir" diye başladı... ve şöyle sürdürdü sözlerini: "bu tür katliamları dünyanın neresinde olursa olsun önlemek için bir 'bm planı' hazırlayacağım."10 yıl öncesinin operasyonlar sorumlusu, bugünün bm genel sekreteri kofi annan, bir başka plana daha kendi adını verdi; "annan planı" ile bu kez "kıbrıs sorununu" çözmek için görev başında. herhangi bir pişmanlığı olursa belki on yıl sonra bir başka insan hakları oturumunda bunu açıklayacak...

aysegül bakkalcıoglu - 2004/10 nokta

George Soros

“yoksul doğdum ama asla yoksul ölmeyeceğim..." macaristan'da yoksulluk içinde doğan yahudi asıllı george soros, sözünü ettiği hedefe ulaşalı yıllar oldu. dünyanın sayılı zenginleri gibi bir cenaze töreni olacağı kesin. ancak o, para kazanma dışında başka idealleriyle de gündemde; "dünya'da demokrasiye katkıda bulunmak". bu amaçla kurduğu vakıflar üzerinden yaptığı faaliyetler soros'un gerçekte ne istediğinin sorgulanmasına neden oluyor.son olarak gürcistan'daki sivil darbeyi soros'un desteklediği örgütlerin gerçekleştirmiş olması bu ünlü para sihirbazına daha derin anlamlar yüklenmesine neden oldu. bağlantı kurduğu isimler, sahibi olduğu açık toplum enstitüsü'nün parasal destek sağladığı vakıflar ve sivil toplum örgütleri, hazırladıkları projelerle, soros'un bir spekülatörden çok daha fazlası olduğunu ortaya koyuyor. bu bağlantılar onu birçok devlet başkanından daha güçlü kılıyor. prof. dr. anıl çeçen'e göre soros, abd başkanı'ndan bile güçlü.peki bu gücün ardındaki sır ne? özgürlük, açık toplum, açık piyasalar, şeffaf devlet, dünya vatandaşlığı, demokrasi gibi kavramlar, aslında toplumları dönüştüren küresel bir planın truva atları mı?soros, türkiye'de tartışıldığı kadar dünya kamuoyunun da en çok konuştuğu isimlerin başında geliyor. dünyanın 55 ülkesinde sivil toplum örgütleri (ngo - non-governmental organizations-) kurarak ya da destekleyerek sosyal ve siyasal dönüşümleri hızlandırmasının yanında, kapalı ekonomileri de küreselleşmeye uygun hale getirmek için yol haritaları sunuyor soros. böylece ülkelerin ekonomileri, adına piyasa denilen; döviz-faiz-borsa üçgeni içine hapsediliyor. bu yapıda ülkeleri ekonomik ve siyasal olarak yönlendirip idare etmek, sıcak paranın efendileri için hiç de zor değil. dünyanın efendileribu noktada soros'u anlamak, sıcak paranın efendilerini tanımaktan geçiyor. adına yeni dünya düzeni denilen küreselleşme hareketi -aslında bir projedir- dünyadaki güç merkezlerini değiştirdi. uluslararası ilişkilerde söz hakkı, birleşmiş milletler'den çok uluslu şirketlere geçti. küreselleşme ile artan ticaret hacmi, olağanüstü sermaye birikimlerine neden oldu. şahıslar, gruplar, holdingler, sahip oldukları servetleriyle birçok devletin toplam kaynağını geride bıraktı.birleşmiş milletler'in yaptığı araştırma fazla söze gerek bırakmıyor. dünyanın en büyük çok uluslu 200 şirketinin toplam kaynakları 7.1 trilyon abd doları. bu tablo, dünya üzerindeki ekonomik faaliyetlerin dörtte birinin bu şirketlere ait olduğunu gösteriyor. bir başka karşılaştırma çok uluslu şirketlerin gücünü ortaya koyuyor: "200 çok uluslu şirketin ekonomik büyüklüğü, birleşmiş milletler'e üye 189 ülkenin 182'sinin toplam ekonomik büyüklüğünden daha fazla".bu olağanüstü güç birikimi, çok uluslu şirketlerin çıkarlarını gözetmeden, uluslararası politikalar oluşturulamayacağı gerçeğini ortaya koyuyor. bu nedenle uluslararası ekonomik sistem de çok uluslu şirketlerin hedef ve çıkarları doğrultusunda oluşturuldu. dünya ticaret örgütü (wto), oecd, imf, dünya bankası ve benzeri kuruluşlar, çok uluslu şirketlerin isteği, daha doğrusu dikte etmesi üzerine kuruldu. örneğin imf, ülkeleri uluslararası sıcak para hareketlerine açmak için zorluyor. bu yolla yabancı yatırımcıların geleceğini öne sürüyor. ancak türkiye'de olduğu gibi birçok gelişmekte olan ekonomide, kalıcı yabancı yatırımcı gelmek bir yana, sıcak para hareketleri krizler yaratarak ülke kalkınmasına darbe vuruyor. soros'un ngo'ları ne yapıyor? bu noktada soros'un dolar dağıttığı ülkelerin dünya haritasındaki yerlerini işaretlediğimizde çok çarpıcı bir resim çıkıyor önümüze. soros, ortadoğu'dan sonra dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynağı kafkasya -orta asya ülkelerinde vakıflarıyla etkin. parmağımızı bu bölgeden aşağı doğru kaydırıp türkiye'nin üzerinden geçelim. aşağımızda afrika'da yine soros var. soros bu bölgede su kaynaklarının özelleştirilmesi, altın ve krom ticaretiyle meşgul. tabii görünürde vakıflarıyla yoksullara yardım ediyor! afrika üzerinden yeniden yukarı doğru çıkıp eski demir perde ülkelerine doğru üçgeni tamamladığımızda, bu üçgenin tam ortasında türkiye'nin bulunduğunu görüyoruz. soros demir perde ülkelerinde demokrasi savaşı verdiğini söylüyor ancak aslında özelleştirme şaşkını olan ülkelerin dev tesislerini, çok uluslu şirketlerin, düşük bedellerle satın almasını sağlıyor. bu üçgenin nasıl oluşturulduğuna ve soros'u kimlerin yönlendirdiğine gelince. enerji tüccarı sorossoros'un açık toplum enstitüsü (open society instute) dünyanın ikinci büyük petrol ve doğalgaz kaynağı olan kafkasya - orta asya bölgesindeki bütün ülkelerde faaliyet gösteriyor. soros vakıflarını doğudan batıya uzanan bir eksende birleştirdiğimizde, enerji yollarını görüyoruz. bu eksen, petrol ve doğalgaz boru hatlarının yolundaki ülkeler ve komşularının üzerinden geçiyor. sovyetlerin dağılmasının ardından ortaya çıkan 'gelişmeye' açık her ülkede soros var. karadağ da bile. bölgenin yatırımcılar için anlamı "emerging markets" olması. yani yeni pazar alanları.peki soros kime hizmet ediyor?zaman zaman küreselleşme karşıtlarıyla benzer söylemleri kullansa soros’'un çok uluslu şirketler ve ultra zengin şahıslar adına çalıştığı görülüyor. dünya devleri, ulus devletlerde “karga-tulumba" zorlanan özelleştirme sürecinde küresel tekeller oluşturuyor. bankacılıkta, madende, telekomda, silah sanayiinde, enerjide, tarımda, gıdada hatta su ticaretinde uluslar arası tekeller var. tekellerin gözünü diktiği bölgelerde de soros vakıfları.. sorosla ilgili hangi şirketin, hangi özelleştirmenin, hangi projenin üzeri kazınsa altından rothschild ailesi çıkıyor, bu aile incelendiğinde, son derece karmaşık ilişkiler ağı günışığına çıkıyor. rothchildler'in hiç gündeme gelmeden, karanlık bir gölge gibi dünyayı yönlendirmeleri insanı ürkütüyor. soros'un sahip olduğu açık toplum enstitüsü internet sitelerinde güney afrika'da 18 cumhuriyette ofisleri olduğu belirtiyor. soros'un benin'den, niger'e, gana dan fildişi sahili'ne uzanan güney afrika cumhuriyetleri'nde ne aradığı sorusunun yanıtını su, altın ve krom ticaretinde buluyoruz. su tüccarı sorossu kaynaklarının hızla azalması, çok uluslu şirketlerin su ticaretine el atmalarına neden oldu. çünkü su hayat demek, hayat ise en paha biçilmez değer. dünya bankası'na göre güncel piyasasının değeri l trilyon dolar.ancak bu müthiş potansiyelin yalnızca %5'i özel sektörün elinde! yani su ticareti sınırsız bir kar vaat ediyor.uluslar arası su tekelleri suyun özelleştirilmesi noktasında devletlerle büyük mücadele içindeler. imf ve dünya bankası da az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere su kaynaklarının ticaretini özelleştirmeleri için baskı yapıyor. türkiye bu tekellere şimdilik yabancı. burada 'şimdilik' sözcüğünün altını çizelim... çünkü onlar suyun altın değerinde olduğu kurak coğrafya faaliyetlerini sürdürüyorlar. yerkürede afrika, asya, latin amerika ve doğu avrupa da su kıtlığı yaşanıyor. ancak ilerde türkiye'nin suyunu pazarlamada aktif rol oynayacakları, en azından girişimde bulunacakları kesin görünüyor. soros üçgeninin ortasındaki türkiye'nin dev su şirketleri için anlamı, zengin su kaynakları.enerji-su takası ve sorossoros'un bu geometrik şeklini açmakta yarar var. uçları, asya- avrupa-afrika kıtalarında birleşen ve bermuda şeytan üçgeni'ni andıran bu görünmez şeklin en azından iki proje için oluşturulduğu ortada. bu projelerin sahibi uluslarüstü şirketler...birincisi; doğalgaz ve petrol kaynaklarına sahip olunması. (orta asya ve kafkasya'nın ardından büyük ortadoğu projesi kapsamında ortadoğu petrolleri de kontrol altına alınacak. bu amaçla ortadoğu'yu demokratikleştirme projesi hayata geçirildi.)ikincisi; su, altın ve krom ticaretini ele geçirip kontrolü sağlamak.bunlarla bağlantılı olarak üçüncü bir proje daha önümüzdeki süreçte masaya yatırılacak. enerji-su takası. halihazırda petrol ve türevlerini taşımak için oluşturulan dev boru hatlarından, çok uzak olmayan gelecekte su taşınması düşünülüyor. susuzluktan kavrulan ortadoğu'ya, var olan ya da eklenecek yeni hatlarla 'su verip - petrol almak' dünyayı şekillendirecek bir üst proje olarak duruyor. türkiye bu noktada hem su ve enerji hatlarının geçiş noktasında, hem de en büyük su tedarikçisi konumunda. boru hatlarıyla kıtalararası su taşıması bazı bölgelerde faaliyete geçti bile. avrupa'da avusturya alplerinden viyana'ya su taşınıyor. gelecek on yıl içinde avusturya'daki suyun yunanistan ve ispanya'ya taşınması düşünülüyor.türkiye'de de hükümet ve şirketler suyu dünya piyasasına sokmak için projeler üretiyor. manavgat nehrinden kıbrıs'a, malta'ya, libya'ya, israil'e, yunanistan'a ve mısır'a su dağıtılacak. türkiye israil'e su satışına başladı bile. anadolu'yu çevreleyen su kıtlığının yarattığı müthiş pazar, çok yakın bir gelecekte uluslarüstü şirketlerin türk suyunu ele geçirmesi savaşına neden olacak görünüyor.tüm bunlarla soros'un bağlantısı ise projelerin, soros'un moderatörü olduğu şirketlere ait olması. su ticaretinde tekel konumdaki şirketlerin arkasından da yine soros'un yakın ilişkide olduğu rothschildler çıkıyor.orta ve güney afrika'da nüfusun yarısı temiz içme suyuna sahip değil. suyun 'hayat' demek olduğu bu ülkelerde su kaynaklarının özel şirketlere açılması için dünya bankası yoğun baskı uyguluyor. soros'un vakıflarıyla birlikte faal olduğu ülkelerden bazıları bu baskıya direnemedi. angola, benin, nijer, tanzanya su kaynaklarını özelleştirdi.soros ile su şirketleri bağlantılıdünyanın 5 büyük su şirketinden üçü fransız. vivendi, saur ve suez şirketleri. özellikle suez lyonnaise ve vivendi sa, su dünyasının general motors ve ford motors'u olarak görülüyorlar. iki şirket de dünyanın en büyük 100 şirketi içinde. 120 ülkede, 5 kıtada 100 milyon insana su dağıtıyorlar. üçüncü fransız şirketi saur ise bouy-gues adlı inşaat şirketine bağlı.suez lyonnaise des eaux, su ticaretinin yanında, süveyş kanalı'nın da işletmecisi. arkalarında rothschildler var. süveyş kanalını rothschildler yapıp işletmesini suez şirketine devretmişler.bir diğer su devi vivendi'nin de rothschildler'le bağlantısı var. rothschildler'in kuzey amerika'daki bankasının genel müdürü gerald rosenfeld, aynı zamanda vivendi şirketinin yönetimiyle ilgileniyor. vivendi, rothschildler'in önemli müşterilerinden biri. 2002 yılı yazında milyarlarca dolar borca giren vivendi şirketi'ni rothschildler'in paris'teki bankası kurtarmıştı..soros'un vakıfları su sıkıntısı çeken ülkelerde yaygın. guardian weekly gazetesinde gündeme getirilen bir haber soros'un su ticaretiyle ilgisinin altım çiziyor. haberde; soros'un general electric ve dünya bankası ile birlikte 'global güç fonu' kurduğu ve bu fona milyonlarca dolar aktardığı yer alıyor. fonun görevi ise enerji ve su alanlarında tüm dünya ülkelerini özelleştirme yapmaya teşvik etmek. bu haberin yayınlanmasını sonra general electric ile vivendi şirketi ilk ortaklıklarını eğlence sektöründe başlattılar. altın tüccarı soros soros rothschildler'in su projelerini hayata geçirmenin dışında, altın ticareti için de güney afrika’ya yerleşmiş görünüyor. güney afrika maden yataklarının büyük bolümünü işleten rangold firmasını rothschildler finanse ediyor. şirket loulo'da yapılacak olan milyon dolarlık bir projenin finansmanı için nm.rothschild & sons limited ve societe generale’nin kontrolü altında.rothschildler'in nm.rothschild & sons adlı bankaları dünya altın ticaretinin merkezi. dünyanın en büyük altın ticaretini gerçekleştiren 5 banka, rothschildler'in bankasında bir araya gelip altın fiyatlarını belirliyor. nm. rothschild bankası değerli metaller işinde zaman zaman gündeme geliyor. londra külçe altın piyasası derneğinin önde gelen üyelerinden... nm rothschild bankası'nın altın madenlerini finanse etmesi öncelikli işi.rothschild ailesinin altın düşkünlüğü sardunya adaları'na kadar uzanıyor. adaların altın işletmesini yürüten gold mines of sardinia limited şirketi'nin yüzde 16 hissesi rothschild bankası'na ait. hisse değeri l83 milyon dolar. avustralya'da ballarat altın madenlerinin işletmesini de nm rothschild & sons yapıyor.türkiye'de bor madenlerini almak isteyen rio tinto şirketinin de, bu sisler içindeki aile ile bağlantısı var. uluslararası madencilik şirketi rio tinto'nun avustralya ayağının yönetimine rothschildler kendi adamları gary m. pemberton'u atadılar. rio tinto'ya ortak olan rothschildler'in, bu şirketin gerçek sahibi olduğu düşünülüyor. bu noktada "bor" bağlantısını açmakta yarar var. eti hol-ding'in en büyük müşterisi owens corning. holding bu şirkete yılda 200 bin tonu aşan boyutta bor satıyor. owens corning'in kontrolü ise carnegie ve texaco ailesinde. bu iki aileden birincisi, rothschildler'in rio tinto'su ile ortak. ikincisinin yani texaco'nun şirketlerinin kontrolü de rothschildler'de. bu durum rothschildler'in dünya bor pazarını da kontrol ettiğini gösteriyor.soros'un altın spekülasyonugeorge soros, ünlü spekülatörlüğünü altın fiyatlarında da gösteriyor. 1993 martı'nda altın fiyatlarının artacağı tahmininde bulundu soros... bu açıklamasının etkili medya kuruluşlarında yayınlanmasını sağladı. soros'a göre çin, ekonomisini iyileştirmek için çok büyük miktarlarda altın satın alacaktı. ünlü spekülatör, bu duyumu "içeriden" elde ettiğini söylüyordu. soros'un ünü, sözlerinin büyük panik yaratmasına yetmişti. kıymetli metallerde satın alma furyası başladı. fiyatlar kısa sürede körfez krizi'nde ulaştığı en yüksek seviyenin yüzde 20 daha üzerine çıktı. soros 'un, yakın dostu sir james goldsmith ile birlikte ellerindeki altını yüksek karlarla sattıkları iddia edildi. goldsmith'in, rothschildler'in akrabası olduğunu eklemekte yarar var.

tuncay mollaveisoğlu - 2004/10 nokta